Platonik
…yoktun,
platonik bir mahallenin,
sokak lambasında ısınan ellerim,
vardı.
/sensizlik, o’ mahallenin,
sokağa bakan camlarından,
dışarıyı izleyenlerin,
aşk için dedikodu yapmayıp,
susmaları gibiydi./
Belki de,
yokluğunda bir hal vardı.
Varlığında o halden fazlası…
Bir topuklu ayakkabı,
çöpleri karıştıran bir kedi,
benim aşka söver bir ıslığım,
mahallenin yeni senfonisini oluşturuyordu.
Kulakları,
kulaklarımızı tırmalıyorduk.
Ama bunların hepsi,
o kedinin suçuydu.
/belli belirsiz,
sade ve sadece,
ya da varlığına sövdüğüm,
kaç tane ikileme varsa,
bilmeliydiler ki,
ben hiç iki kelime duymadım./
İki değildik, ikili hiç olmadık.
Ben sadece seviyorum işittim.
Ve o da sanırım,
yine kedinin suçuydu.
Bir aşk halinin mart ayına denk düşmüştüm.
Pencereler,
aslında sokağa değil, düşe bakıyordu.
Yani, insanlar bizi yukarıdan değil,
düş bakışı izliyordu.
Kelamlar o yüzden yoktu / var(dı).
Kafam çok karışık,
kararsızım,
kendi iç dünyam dahi,
alt üst olmuştu.
Yani bir aşk halini,
yine alt üst etmiştik.
Yunus KÜÇÜKKARACA